22 Mart 2010 Pazartesi

geldiği gibi

diyor ki bunu da atlatırsan senden güçlüsü yok.
güçlü olmayı istediğimi nerden çıkardın?

uzun süren bir arayışın akabinde bambaşka bir yönelişe daldığım vakit o soru geliyor: NASILSIN?
yalnızca iletişimi baki kılmak (hakiki anlamında mı burda da?) adına zerre umursamadığımız sorular ve hatta duymadığımız cevapları türetmek, tüketmek ve hatta"harcamaktansa" bıraksak da giden gitse, bıraksak da biten bitse.
zorla elimde tuttuğum sürece gözü ufuğa kayanı, zorla, bunun bana ya da sana faydası ne?
şimdi geç bunu (bana kalırsa ebedi bir GEÇme fiili gereken zaten, zaten çok da geç öte yandan.)

dönüp geriye bakıyorum, belki ondan şimdiye bazen bu kadar geç kalıyorum. her ne i se.
yedek parçalara geçilmiş ve orjinaller eskimiş.
bir devri kapatıp diğerini açıyorum, mütemadiyen, sıkılmadan ve aynı zamanda sevinmeden.
bütün hayaller fiziksel somutsal madden, türlü şekillerde elime verilince, bu muymuş diyorum potçu kişiliğime bürünüp zaman kaybetmeden. meğer. meğer ki ne meğer. meğer hakiki bir kelimeymiş. herşey meğermiş. hayat bir meğer dalgasından ibaretmiş. MİŞ diyorlar, ben onların umduğunu bulamamışıyım*.

farkında olmadan varolan, kafamdan çıkıp gerçeğe dönüşürken (gözgöze, elele, nefes nefese) bütün renkler ve sesler birleşiyor. sandığımdan daha çok mutluyum, dudaklarımın yanı sıra gözlerim, kulaklarım, saçlarım.. hatta ellerim bile gülüyor.

çok uzaktı, yaklaştı, sardı, karıştı.
geldiği gibi, gittiği yöne.

Hiç yorum yok: