13 Nisan 2009 Pazartesi

followin' up

metrobüs tıkış tıkıştı hep olduğu üzere. orta kapılara ilerleyelimdi, eh ilerleyelim bari. köşe kapmacanın akabinde en güzeli benim arkamda. tutunuyorum. 1 durak sonra kızıl kabarık saçlı bir kızı içeren üç kişilik bir grup dikilyor önümde, "afedersiniz, rica etsem biraz ileri gider misiniz? zira saçınız yüzüme değmek üzere." ilerliyor cıkcıksız, aferin! bir küçük çocuk bana bakıp şımarıklanıyor. ortama giren bütün çocuklar, veletler, bebeler zaten nedense hep önce ve sonra ve mütemadiyen bana bakıyor. gülümsüyorum, şımarmasın diye sağa bakıyorum bir süre. o da ne! nasıl gözlerin var senin oğlum! :o
neyse, olur, ilk mi sanki hey gidi. kimseyi şımartmamak için nereye bakacağımı şaşıraraktan ayakkabılarımı inceliyorum bir süre. sonra köprü trafiği, zincirlikuyu virajları falan derken mecidiyeköyün üstüne üstüne gelen insan selinde buluyoruz otobüsçek kendimizi. iniyorum, süper gözler hemen önümde yürüyor. yürüyorum, lütfen bekleyiniz diyor mekanik ses, oki canım seni mi kırıcam. metroya iniyorum, nası yani ki güzel göz yine önümde bitiveriyor. derken durağımda iniyorum, koşarak çıkarken sürünen merdivenleri (4.leventteki resmen koşuyordu oysa, bu nasıl çifte standartçılık!) yanından geçiyorum, aynı durakta aynı yolu seçmişiz meğer. meğer ki ne meğer. nereye dönsem önümde bitiyor, bir koşarcasına yürüyüşü var ki san ki beni farketmiş de takip ediyorum sanıyor :D
pf..
aynı mahallede oturuyor imişsek benim suçum ne oluyor güzel gözlüm? :p

Hiç yorum yok: