6 Ocak 2009 Salı

kabak gibi ortada

gün içinde pirinçli kabak yemeği mi, kabak mücver mi yoksa kabaklı börek mi yapsam bilemedim. akşam oldu ve ben kararsızlık ve üşengeçlik ve biraz da umursamazlıkla birşey yapmamaya karar verdim. dolapta bir dolu kabak tatlısı, tüketilmeyi bekliyor. ne yemek yapsam muhabbeti de kabak tadı vermeye başladı. aslına bakarsan elimde bir tek kabak tadı kaldı. göz göre göre bir dönem geçiriyorum işte. ben buna dönem diyorum çünkü bir sonu olduğuna, inanmıyorum, yo yoo ben bir sonu olduğunu BİLİYORUğM. sadece ne zaman hoşçakal partisi yapıcam bu döneme, onu kestiremiyorum.

söz konusu süreçte yanımda karşımda arkamda ve bilimum açıdan benimle olan kişiler kendilerince eşlik ediyor dönemime. bazıları direk ignore modunda ahaha bile oluyorlar (!) ciddi muhabbetlere giriştiğimde, geçiştirmek birincil eylem, ama no problem. başka bir grup kişi yardıma kasıyor, rica ile, ricasız.. bir kısmı gaz verip motivasyona girişiyor, birkaçı benle birlikte ağlıyor, bir bölümü canından bezdirdim, bir kısmınaysa hiç bahsetmedim vesaire.

bazen kendimi altı üstü böyle birşey nedir ki derken buluyor, bazı zamanlar asla kurtulamıcağım bir adada tek başıma kalmış olma hissini yaşıyorum. elimde olan şeyler sayılmaz, normali bu, öyle sanıyorum. bütün bu süre içinde değişmeyen tek şey var: zaman ilerliyor. üzüldüğüm tek şey bu. ne 1, ne 2, ne 3 ne de 17 numaralı problem. sadece, zaman geçip gidiyor.

Hiç yorum yok: