3 Kasım 2008 Pazartesi

bir papatya elimde. bil bakalım mevsimlerden ne?

sanki eskileri anarsam birşeyler kıpırdıyor. birkaç minik çakıl yerinden oynuyor ve bu hareket taa o insanlara kadar gidip bir şekilde onları bana döndürüyor! hafıza sıfırlansa, bir bebek bakışına sahip olunsa burda. tam burda. işte bu nokta. bir DNA gibi, tek. evrendeki bu nokta. üstüne bastığım. inceciğim, bir ışın gibi, noktadan doğuyor yükseliyor, genişliyorum. aklımı serbest bırakalı aylar oluyor- şimdi nerde bulamıyorum. üstüste o kadar çok çizgi çektim ki acısı bana kaldı, benim yapraklarım yıprandı. kalkanlar içten, sizi benden koruyorum sevgili insancıklar, daha ne istiyorsunuz? bakın dış tarafı nasıl da pürüzsüz duvarların, içerisi harabe!
karanlıkta pili bitmiş fener gibi bilinç. kapasitesinin milyonda biriyle, varlık içinde yokluk. bu kadar yokluk. insanlar çok susamış. denize akıyor oysa nehir. harcanıyor. yok olmaya doğru coşkuyla akıyor, çağlayarak heyecanla. elimizde mısır kalmamış hiç. iz bilmez yol bilmez bizler. hiç izci olmamış sefiller. göç edememiş doğru zamanda. aylar ve yıllar ve hatta asırlar geçmiş, senden bana benden sana. böyle.. nasıl demeli.. sanki.. günlerce 50 derecelik izmir yazında yürümüşüm, canım çok limonata çekmiş.. kuyruğuna asılmış kemiğe atılan köpekçik gibi. gitmişim. çok uzaklara. şimdi karanlık şimdi kış şimdi sensiz zaman. şimdi mr.fogg gibi kapatmışım kendimi odama.


beyoğlu, sabırsız kasım..

Hiç yorum yok: