17 Aralık 2009 Perşembe

ben bu an'ı daha önce yaşamıştım

iç içe (üst üste, ard arda) deja vular bir sonraki adımı öngöremediğin ve fakat çizginin ardına geçer geçmez, işte buydu dediğin o eski "an"lar.
boğuyor, temmuz güneşinde bir anda aralık bulutları toplanıyor sanki üzerine.
kaçmak mümkün değil.
aptal bir çizgi filmdeki talihsiz bir hayvan gibi.
nereye gidersen git, ne söylersen söyle, ne dilersen dile.
sanki sakarlığın tutmuş, sanki üzerine kahve dökmüşsün yeni sayfanın, sanki kahve damlaları harflere dönüşmüş. elinde değilmiş, nedeni olmadığın gibi (ya da istemdışı bir şekilde, sakarlığın nedeniyle var etmişsin?) sonuçları da edilgenlik sınırların içinde.

diyorum ki dışarı çıksam, derin bir nefes alsam, yürüsem; düşünmeden-konuşmadan.
kimsenin göremediği bir varoluşun fiziksel hali.
"bunu ancak izmir temmuzu kurutur"?
acaba?
o halde
bkz. ikinci el anların mirası: "çözüm valizde değil, kendini de beraberinde götürdüğün sürece".

Hiç yorum yok: