1 Mayıs 2009 Cuma

at the end? in the end?

bir velet gördüm sanki, evet gördüm, bir velet gördüm.

günlerden mis ötesi, aylardan e artık hadi, mevsimlerden yerim seni, yıllardan abov 30a geliyoruz lan imiş.
"çok insan - az kayda değer konvo" zıtlık zamanları yaşanıyor iken, develer deve, pireler tarih iken mesela, bir fransızın önünde bir ortama fransızla tanıştım. tanışıklık edindi(m/k) diyelim.

üstüme üstüme çeşitli insanlar gelmişti, üstüme üstüme gelmişlerdi, bazı birtakım manevralarla kurtuldum çarpışmalardan, dolayısı ile dolaylı özürler dilenmedi. yine de özür dileyesi gelmişler vardı, ben sola kaçarken sağa yöneldiler ve istedikleri elde edildi, neyse, konuya dönmek gerekir ise?

sonra noldu biliyor musun? sonra zaman geçti. fiuv diye. daha başkası olmamalıydı zaten madem yalansız madem olduğumuz gibi idik bunca zaman (hiç değilse kendi adıma..), başka türlüsünü beklemek de nesi.
sonra bitti, sonra gitti, koşa koşa kaça kaça falan. bunu bir ömür dalga konusu etmeyene nurci demesinler.

ardından bir densiz, helo i'll tell you just one thing, can you shake your hand to my friend please? dedi ve utanmadan bir de iddiaya girmiş idik ekledi, muhtemel sınırları zorlamış alkollü genç diyelim, nat importınt. nys. aa cıh olmaz yoh dedim, beyle bir üzülüş yok, len 8723640-TL mi koydun iddiaya?!


ignore ederek na-nevi şahsına münasır bu ve gibilerini, dedim ki:
güle güle anğaralı velet.
yine gel len arada, ahah koşa koşa kaç mesela sonra gece, saat 12 yi vurmadan daha, balkabağına dönüşmeden o tonluk çantan ve rahat tüşörtün mesela bir takım takım elbiselere (yine) :D

Hiç yorum yok: