24 Nisan 2009 Cuma

metröküz

şimdi, şöyle söyleyeyim, bu işi bu akşam halledicez ve biticek oki??
ne bir daha senin rezilliklerinden bahsedicem güzelim buloğumun kalbim kadar temiz sayfasında, ne kıyaslama yapıcam hayatımın şehri insanı taşıma araçları vesairesi ile, ne vızıldıycam şöyle kötüsün böyle çirkinsin diye, ne de.. neyse ne!

söyleyecek çok şeyim var elbette ama ben o beni benden, hayattan, insanlıktan soğutan iğrençötesiliğinden bahsedicem ve sonra: bir iki üç tıp.

**

metröküz ve metröküz insancıkları, o izole toplu taşımacılık, senden sizden hepinizden,bana yaptıklarınızdan ve yaptırdıklarınızdan ve sizinle ilgili İSTİSNASIZ herşeyden nefret ediyorum!

bugün varlığından artık emin olduğum, naçizane kendi keşfim bir metroküz sisteminden bahsedicem size.

evet metro da ağzına kadar dolu olabiliyor-hemen hemen her zaman hem de-, tramvaydan ve nefes kesici (negatively) ortamından bahsetmiyorum bile, zaman zaman otobüsleriniz de (hele o halk otobüsü denen ve şöförlerince 100% dolmuşçuu mantığı eşliğinde işletilen araçlar..) tıkış tıkış olabiliyor, yes, ve fakat neden hiçbirinde metröküzde meyillendiğimiz cinnet moduna kaymıyoruz? ya da kayıyoruz oki de, daha çok zaman alıyor?

ben söyliim. söyle.

metröküz girişinde bir alet var tamam mı, bir lazer perdesi diyelim, evet bu kadar ileri gidelim.
o perde -istisnasız- içeri giren herkese çirkefleşme potansiyeli özelliği yüklüyor, purogramlıyor ha öle aynen matriks gibin. bakın istisnasız diyorum çünkü ben de GAYET o insanlardan olabiliyorum, ben ki insan ve insana benzeyen kişilerin oluşturduğu hemen hemen her topluluğun içinde her haltın sonuna pardon or teşekkür ettim ekleyen kişi.
biri çantasını mı çarptı, efendim.. biri 15cm*15 cmlik alanda mı dikilmek zorunda kaldı (:s), biri size 3 sn.den fazla mı baktı, biri kapının ortasında durup inmenize mi engel oldu.. falan filan.
bir metroda, bir otobüste, bir dolmuşta (ki dolmuşçular imkanları dahilinde 10 cm yarıçapında bir daireye bir kişi sığdırabilmektedir) bir tramvayda hatta, evet o tramvay ortamında dahi bunlardan biri başınıza gelse dellenmezsiniz, belki azcık yani, ya da kötü gününüzdür, zaten dellenmek için yer arıyorsunuzdur bilmemne.
ama metröküzde, mis gibi güneşli bir akşamüstü, neşe içinde, kulağınızda yeni keşfettiğiniz ve delirdiğiniz sabahtan beri 87325872.kez dinleyip mest üstüne mest olduğunuz o şarkı dönüyor iken dahi 2 sn içinde sinirden ağlayacak moda eksi-terfi edersiniz.

so what?

".... -26.04.09 sinir geçişi editi- you metröküz".
bi daha adını anmıycim bulokumda, şimdi git gözüm görmesin seni.

gereksiz pies: metroküz keliemeseli gugıla olmadık m.e.t.r.o.b.ü.s soruları sormak akabinde topraklarıma adım atması olası birtakım densizleri bulokum koordinatlarından uzak tutmak için uydurulmuş gereksiz bir kelimeciktir. evet, iki satırda bir okununca sinir bozucu bir hal aldığı tarafımdan DA bilinmekte ve fakat gram umursanmamaktadır. beyleyken beyle!

3 yorum:

(Süper)Cem dedi ki...

Tam Topbaş ve severlerine layık bir hizmet aslında ama arada biz kaynıyoruz? Neyse. Ben acaip muzdaribim bu durumdan. Bi kere metroçük (benim tabirim bu)'e binerken ayakkabım çıktı ayağımdan. Ana avrat sövdüm, kimsenin gözüne ve yaşına bakmadım. Lanet olsun Türk milletine diyip, olayı müthiş bir genellemeye vuruyorum. Türkiye'den başka yerde olmaz abi! lerden bir tanesi bu metroçük ve yolcuları...

eFeNDi-Ci dedi ki...

eve 0.5 saat geç varma pahasına güzergahımı değiştirdim ne diyosun cemSAn, yağni metrobisle de yollarımı ayırdım; mutluyum, anlamsız gülümsüyorum, midemde kelebekler falan kıpırdanıyo mesela. öyle bişeyler.

eFeNDi-Ci dedi ki...

bu arada yazıkmış sana, ayakkabı fena olmuş.
bi de böyle şeyler nedense hep binerken oluyo farkettin mi, inerken değil mesela.
illa o -bi avuç dicem ama ne avucu nerde öyle avuç -iki otobüs (diyelim biz ona) insana gereksiz kepaze, manalı gülümseme ne bileyim akşama abuk subuk muhabbetlere konu etme malzemesi oluyosun ya. işte o.

"anılarım aklıma geliyor ve sinirleniyorum mütemadiyen!"