1 Mart 2009 Pazar

the strange-r stranges me

gerçekten haketseydin olurdu. demiş.
hak etmek ya da etmemeye kim karar veriyor? bunun koşulu ne ölçütü ne söyler misin?
hiçbirşey içimizdeki kadar naif değil, temiz değil. dışarı çıktığı an, hemen o an başkalaşım geçiriyor, bir böceğe dönüşüyor? ondan rahatsız oluyoruz? midemizi bulandırıyor? görmek duymak algı sınırlarımız içine sokmak istemiyoruz? oysa ki benim kadar kimse sevemez seni, gel de bunu sana anlat. hem.. hem neyse.

uzun bir yürüyüşe çıkıyorum. ayaklarımın gittiği yere götürüyorum kalbimi. ayaklarımın götürdüğü yere gidiyorum, onlar benden bağımsız, beni taşıyan başka canlılar oluyor. hep öyleymişler, görünüşlerinden belliydi zaten :s. orda sen yoksun, orda kim var biliyor musun? boş-ver.

aslında sen bile emin değilsin altını kalın kalın çizerek söylediklerinden. bunu bana ispat için yapıyorsun, kim bilir neyi.. :s. bütün giden gelenlerden elimde kalan sadece; sevdiğim seni. bazen buna değer mi diyorum, senin ekon gibi. buna değer mi? buna değmeli. değmek zorunda. değmezse ne yaparım bilmiyorum. bir süre çaresizlik, akabinde dinginlik. beni benden iyi biliyorsun, söylememe gerek yok, değil mi?

bu güvenilmezlik yiyip bitiriyor insanı. elimde değil. bak ellerime nasıl da boş.
puslu bir batı anadolu sabahında seni düşünüyorum çok sevdiğim insan,
sense sadece esniyorsun malesef. benim bağladığımı çözüyor vücudun, istem dışı.
uzaklaşıyorsun, uzaklaş. peki.

Hiç yorum yok: