17 Şubat 2009 Salı

ikiden az, birden fazla; birbuçuk insan olmak


günlerden bir gün, karar verdim. bir anda olmadı, sürecin sonuydu, son milimetreler diyelim, son saniyeler ya da son harfler, son sahneler. falan filan.

tam burada durup bekliyordum dinmesini, o zaman da burasıydı buraların sahibi, dinmedi, o halde: acabalardan almayacaktım sabah akşam aç karnına, 100 mg pör dey. mesela?

ellerine muhtaçtım, ya da ben fena halde öyle sandım. valizimi hazırladım ve bir sabah yola çıktım, tek başıma. senin için dağları aştım ve nehirleri* ve vadilerden geçtim ve kanyonlardan, ovalardan ve hatta yaylalardan, kayalardan ve kararlardan. ve geldim. ya da gittim.
(şimdi fark etmiyor, her nerede olursam olayım, ben, evimde değilim.)

birikenleri harcadım, umudum yukarıda bir yerde. karşılaştık ve sarıl(a)madık bile. kontrol ellerimde, sıkı sıkı kapattım yumruklarımı, vurmadan hemen önce gülümseyen yüzüne. pis yaramaz küçük veletler gibi, kandırmasına izin verdim, aptal yerine konmayı kabul ettim sırf öyle gerekiyor diye. ellerim mahkumdu. ellerim sana mahkumdu, olması gerektiği gibi oldu.
tekrarları veriyorum, dikkat. sabah, öğle, akşam. bir kez daha.
hep tek düze, herşey dümdüz**.
olması gerekenler oldu diyerek avutalım birbirimizi. hepimiz, kendi kendimizi. sevdiklerimizi.
olması gerekenler oldu. anlaşmada kaybolmak yoktu, izleri yitirmek,ümidi tüketmek, sizi mazi denen çukura gömmek. olmaması gereken ne varsa oldu ve ardımda kalan hikayede bir tane bile doğru verilmiş/alınmış karar yoktu.
elimde bir silah, mermileri kelimeler. ortanızda durup- gözlerim kapalı-ateş ettim 360dereceler eşliğinde. gücüm tükenene, dudaklarım kuruyana, takatim kalmayana dek. başardım.

hiç çıkamayacağımı sandığım bir dağı kavisli yolları tırmanarak "aştım".
duraksayacağımı sandığım her adımda daha çok abarttım. hiç zor olmadı.
ne demişler, gitmeden önce ardında bir harabe bırak ki, varolmayı başaramasın varoluşu öngörülmüş keşkeler.
berbat gramerini, başımı şişirmelerini, rakı muhabbetini, nezaketini, yalanlarını, şakalarını, sözlerini, umutlarını özledim. hepinizi, her birinizi, ayrı ayrı, deli gibi özledim. delirecek gibi.
ve fakat, ne yazık ki, tekler tek tek devam etti yolculuğa. biri iki yapamamanın uğursuzluğuymuş meğer bütün bu olup biten.
aldandığımdan aldattım. ayna oldum zamanlı zamansız, anlamlı anlamsız.
hep bir ihtimal, içeride minicik bir alev, bir "ya?". bitti. dağılın.

şimdi geçti. öyle de böyle. yazık ki geçti, neyse ki geçti.
yorgunum, çok su yuttum ve kayboldum.
bulutların ardında ne varsa sizin olsun insancıklar. ben nasıl göründüğünü bile unuttum..




*perdeler kapalı sözsüz süresiz - II.
ücretsiz izindeyim mesela, mesela Singapur'a gittim..

Hiç yorum yok: