13 Ağustos 2008 Çarşamba

yetti, arttı derler hani

üf
bunca acilen çözümlenmesi gereken olayın arasında bir de sana laf anlatmak!
uyuz oluyorum hala buralarda, benim varolduğum/dahası sahip olduğum koordinatlarda dolanmana. kapanış konuşmamı yapıcam ve sonra dağılıcaz. bu mezuniyet öncesi dersi, geri dönüşsüz, anlaşılmayan bir nokta?
sen anla-yabil diye en basit kelimelerimi kullanıcam, çocuğa anlatır gibi. kafamda ikisi de aynı ne de olsa.



"1 oyun başlattın. yüzüme güldün benide içine çektin. sonra kenardn gülerek izledn beni.yaptıklarma gulerkn kendini oyuna atıp eğlencye kaptırdın sende. sora oynamaktan sıkıldık.bırakmak istedik olmadı.sen tekrar gittin ama bukez gülmüodun.bende kendimi oyunun dışına atmak istedim.zorla becerdim.sen tekrar oynamak istedin.ama bukez ikimizin yüzügözü yarabereyle doluydu.senle FARKLI1oyuna daha varım dedim ben.Geldin-oynadın-gittin...Ve YINE mızıkçılık yapıyosun"



üşenmedim aktardım aynen, şimdi sormak istiyorum: nedir bu saçmalık, daha bir uygun deyişle: what the hell is that!

sorarım sana nedir, bu mudur özet.. sen ne biçim bir adamsın ki tümünü birbirini izleyen oyunlardan ibaret sanıyorsun. bu nasıl bir mantıktır :s

hala olanları gerçek şekliyle göremiyor musun?
öyle aptallaşıyorsun ki konu ortak geçmiş olunca, anlatıcam en baştan, yine yine yine bininci kez muhtemelen.
öyle suçu üstüme atıp zetyinyağı formuna giremezsin canının istediği gibi, bilgine.

bak adam:

vakti zamanında henüz develer tellal ve pireler berber iken biz "gerçek" bir şey yaşadık. en beklentisiz, gerçek olan o zamanlardı. sonra sayısız samimiyetsizliğine şahit oldum, çok oldu diyelim, haddini aştı-n diyelim, bazı imkansızlıklar vardı ve mesafe de girince işin içine kimse birbirine güvenmez oldu diyelim, ne dersek diyelim.. sonuç olarak sıktı beni bu durum, yaptıklarına anlam veremez, sana tahammül edemez oldum. kendimce cezalandırdım seni ve uzun uzun sustum. nedenini öğrenmeyi haketmiyordun bile, kendin anla istedim, beceremedin. sonra intikam için üstüne sayısız kez tartıştığımız o malum oyunu oynadım, ilk ve sondu, konu hakkında milyon kez özrümü diledim senden. sonra "sen" kendini kaptırdın, ben durup cezanı çekişini izlemenin tadını çıkardım sadece, sonra ava giden avlanır oldu sayılır, ben de kapıldım bir miktar evet, ama senin gibi "gözlerim tamamen kapalı" şekilde değil. beni gözünde olduğumdan çok çok daha fazla büyüterek beklenti içine girdin. buraya kadar tamam. sonrası hakkındaki bu saçma yorum ne ha?


sonrası benim açımdan
-"uyanma", yanlış yaptığını farkedip itiraf etme, her ne kadar olanları değiştiremese de özür dileme, herşeyi eski haline getirmeye uğraşma, boşuna çabaladığını anlama, senin gözlerin kapalı bana bakıp benimle konuştuğunu sanarak aslında kafanda yarattığın efendiyle konuştuğunu fark etme, sana yardım etmeye çalışma şeklinde ilerledi.

bu süreçte ben de zaman zaman yanılgıma geri döndüm, ama her zaman "olmaz"dı cevap, hatırla. sen buna mantıkaşırısı dedin, dibinde duran gerçeği görmek istemedin, gözünü kapatıp yarattığın dünyada devam ettin masala, orda beni devleştirdin. bense çoktan gerçek dünyaya dönmüştüm. günlerce sana maruz kalmanın akabinde, başta da belirttiğim o güzel döneme dönme isteğinin de getirdiği bir hevesle seninle "konuşmaya" devam ettim. zamanla sana alıştım. bir şekilde düzelir gibi olduk ve akabinde sözler verdin, dönemin etkisi belki bilmiyorum, belki yine bir yanılgıya kapılma anıydı, inandım sana, hatta ben de beklenti yaptım. beklentilerimiz birbirinden delice farklıydı, ve bu sadece farklı şekillerde tecrübe edilen "aptallıklardan" ibaretti. yine de o "gerçek" şeyler yaşama adına sahip olduğumuz son şanstı. kullanamadık. senden adam olmayacağını anladığım an gerçek bir bitirişe yeltendim. ve fakat öncesini atlama ha? sana seçenek sundum, bir nevi sana bıraktım. ya/ya da.. isteyerek ya da istemeyerek peki demeyi seçtin. ben sadece uyguladım. kabullenemedin, bana katılmayı reddettin. kafanın içinde kurduğun dünyadan çıkamadın. yine yanılgılarım oldu, ama o ilkinden sonra hiç biri oyun/deney/ceza değildi. anlatabildim mi?


direten sendin boşuna. anlamsızlaştırdın hergün biraz daha, her "ben hala burdayım"la, "nasıl bu hale geldik"le vesaire. alışmışlığımı kullandın, bazen üzüldüğümden, bazen kızdığımdan bazen de sırf "oha nasıl yani" tepkisiyle sana sorular sordum, yanıtlar verdim bazen, bazen gerçekten durumu çözüp kendini yeniden sağlama alacağını umarak tavsiyeler sundum. ne aptallık ama.
saplantıya dönüştürdüğün saçmalığı bir türlü yok edemedim. bu zaman içinde küçük bir bölümüm vazgeçmeyi reddetti senden, inatla panzehir aradım, tedavi aradım, iyileşeceğini umarak. seninle "bir gün" yeniden sağlıklı halinle devam edebileceğimizi sandım, ve diledim, vebenzeri. bu dönemde de yapılanların hiç biri deney/ceza/oyun değildi. anlatabildim mi?



tamamen aklımdan çıktığın zamanlarda kendini hatırlatmayı bırakmıştın neredeyse,o günlerden birinde, herşeyin yeniden dalgalanmamak üzere durulduğunu sandığım o dönemde yeniden işaret yolladın, hatırlıyor musun? öyle acıdım ki "seni kurtarıcam" dedim. son kırıntılarını temizlemeye yeltendiğim şeyin o aşamalarında bile bir umut olduğunu düşünerek "yeni ve temiz" bir başlangıç önerdim akabinde.

gerçek gerçeğe başladığımız o gece, kafanda devleşen efendi değildi sana bunları söyleyen, karşında duran, görebildiğin. onun aslında ne kadar küçük olduğunu gördün, senin gibi, onun gibi, bizim gibi,

hep söylediği gibi: "sadece, efendi".

iğrençti. benim için iğrençti. kafanda büyütülen ben değildim, orda olduğumdan büyük görünüp seni kandırmayı BEN SEÇMEDİM. kendi hayal dünyandan yarattığını bulamamaktan beni sorumlu tutamazdın. ben hep olduğum gibiydim. onca zaman dev olduğunu sandığın efendinin o küçük hallerini, sıradanlığını, basitliğini gördün ve hayal kırıklığına uğradın, bunu bana da yansıttın dahası. iğrençti, sayın adam. yine de kendimi yerine koymayı denedim, bizzat kendi açtığım davada seni savunan da bendim o anlamaya çalışma günlerinde. ama olmadı, üzgünüm. feci şekilde geriye düşerek davanı kaybettin. kızdım ve gösterdim.

sonra?

sonra çok başka ışıklar ve çok başka (kendiliğinden oluşmayan, başka insanlar tarafından bana hediye edilen) ilhamların eşliğinde sana güzel şeyler söyledim. tepkini merak ettim. kendisinden dolaylı/direk birtakım beklentiler içinde olduğun ve kafandaki dünyada yarattığın o efendiye karşı nazik ilgili ve sevgi dolu hallerini düşünüp yeniden o adamı görüp göremeyeceğimi merak ettim, o "her ne olursa olsun"cu adamı bulmayı umdum yeniden, belki böylece geçmişte inatla ve ısrarla "gerçek" olduğunu iddia ettiğin şeylerin hakkaten öyle olduğuna inanabilirdim varolduğunu söylediğin şeylerin şimdi değilse de bir zamanlar varolduğunu görebilirdim.

bulamadım. göremedim. hep daha geriye gitti ve daha çok iğrendim senden. sonra başka zincirleme keşfedişler seni nano boyuta indirgedi gözümde ve akabinde bugünkü hale geldin sayın adam.

yani? bittin sen. kendi kendini bitirdin.