şimdi bile, o günü düşününce boğazımda aynı şeyi hissediyorum . büyük ve güçlü birşey. yutamıyor kusamıyorum, orda durup nefes alışımı engelliyor bir süre.. sonra kendimi günlük işlere kaptırıp o sabahı düşünmekten kurtardığım an , bozağımdaki misafir geldiği gibi aniden yok oluyor.
"patlayıp da üzerine yapışmadan önce sussan diyorum. üzerine yapışır da derinden içeri sızarsam senin için iyi olmayacaktır. bir gün beni anlayacağını umarak, her gün, sabahları seni düşündüm. senin beni aklından dahi geçirmediğini anımsamadığını umursamadığını bile bile üstelik. algı sınırlarımı aşan birşey var, sen. bunun için böbürlenme/ övünme.. ne kaçırdığını bilmiyorsun, ah sanırım ben de."
koridordan gelen ayak sesleriyle sustu. kalbimin atışlarını parmak uçlarımda hissettim bir an, sonra kollarımda.. olamaz! şimdi olmaz.. bugün olmaz.. yüzüne bakarak neredeyse ağlamaklı bir ses tonuyla bunu yapmak istemiyorum dedim, iğrendim kendimden. yapmak zorunda değilsin dedi. elbette sonuçlarına katlanmayı göze aldıysan. evet bunu göze aldıysan problem yok. henüz korkunun gölgesinde dinlenmiyorken.. içimden yüzüne güçlü kocaman bir yumruk atmak geldi. ne biliyorsun ki!! sen giderken ben dönüyordum tavırlarını bırak demek istedim. saatin vuruşuyla irkildim. bir.. iki.. üç.. kahretsin! 11 olmuş !
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder