8 Mart 2011 Salı

inişler ve çıkışlar.
kimse en iyisini vaadetmedi, ki o "en iyisi" de neydi??
kimse herşey her zaman tam da senin istediğin gibi olacak diye söz vermedi.
böyle bir söze gerek var mıydı? bu da başka bir konu, apayrı.
umutsuz, beklentisiz, hayalsiz.. yalnızca o an öyle istiyorum(/z) diye başlamadı mı? aynen böyle başladı, en azından bu tarafta.
ahtopot değilim, kendini beğenmiş, yalnız, itici squidwardle benzerlik göstersek de zaman zaman, ahtopot değilim ve aynı anda belirli sayıda sıkıntıyı savuşturabiliyorum, belki o kadarını bile yapamıyorum.
ellerimi uzattığım ölçüde açılan, genişleyen, büyüyen o çemberin içindeyim yine.
"sen bana bir adım atsan ben sana 2 adım atarım" değil miydi onun orijinali? hani?
geri veya ileri, her hareketimde benden hızla kaçanların çemberi, kocaman oldu, KOCAMAN.
bir sorun tamam, iki sorun tamam, üç? belki o da.. ama diyorum ki, en güzeli; sınırlarımı başka alanda zorlasak?
bencil olmak istemiyorum. aptal olmak istemiyorum.
aslına bakarsan artık ne istiyorum?
bilmiyorum.
bilmediğim bi dili konuşan bilmediğim isimli bir şehrin hiç görmediğim bir sokağına ışınlanmak. hiçbirşeyi çözemeyecekse de, merak.. heyecan.. falan?
hergün yarın için yaşamak, dünü düşünerek ve fakat. sıkıldım. bıktım. yoruldum. usandım. yeter mi.
kendimi bağlı hissediyorum, yanlış zincirlerle, çok alakasız bi yere.
buna ne denir bilmediğim gibi, şu anda umursamıyorum. merak ettiğim kısım o değil, bana yarayacak şey değil.

hızlı, çok çooooooooooooooook çok hızlı giden bir arabadayım.
elimi kolumu başımı çıkarmışım pencereden.
nefes alamıyorum. gözlerimi açamıyorum.
ben.. ne yapıyorum.

Hiç yorum yok: