3 Aralık 2009 Perşembe

bir büyük* tavsiyesi: iç beni alabildiğin(c)e

bir ahşap sandalye üzerinde gözlerim kocaman kocaman, kulaklarım kepçe kepçe, beynim büklüm büklüm açık olarak onu dinledim.
diyordu ki: hiçbirşeye bağımlı, hiçkimseye tamamen bağlı olma.
gökdelen tadında sallan gerektiğinde, bir sarsıntı akabinde yeniden ayaklarının üzerinde durabilmek için sapasağlam.

bir küçük bir küçük bir tane daha..

senin tip**in belli, onun da.
genişleme ve daralmaların sınırları? onlar da belli. o halde korksan da önüne geçemediğin şeyi durup izlemen mi gerekir.
mottonu belirle: yapıcı müdahale. (yıkıcılık? o da ne..)
ben de müdür olmayacak mıyım nasılsa birgün.. o halde pre-repliğimi sunarım: "doğru söylüyorsun arkadaşım". sana arkadaşım diyebilirim, ha?

mmhh taze taze..

İYİ GECELER DÜNYA!

garip rüyalar, huzursuz sabahlar.
hadi günaydın,
hadi, gözünaydın!!

bana sayılarla geliyor. gelmesin. istemiyorum. sayılarını alıp gitsin. şimdi hiçbir şey istemiyorum. kimseyi istemiyorum. istemiyorum. aynaya bakarak söylüyorum iki kez daha ve istemiyorumum geliyor. işte orda, kafama isabet eden kocaman bir taş gibi. acıtan, ağrıtan, yaralayan, kanatan hatta belki. yüzümde sıcacık birşey süzülüyor, dokunup bakmıyorum rengi ne diye.
yakıyor, kendiyle beraber beni de.
düşünceler maddeleşse kafam 548676847674687687 ton olacak bak şimdi. o halde yeter, bu kadarı yeter.
bir milad mı istiyorsun, peki koy bakalım oraya, evet evet, oraya.
şimdi cümlelerin başında bir bundan önce, bir bundan sonra. mutlu musun? memnun musun? iyi misin, söyle.

gitsin, herşeyini alarak gitsin isterse.
birgün dönerse benimmiş, öyle diyorlar. dönmezse de gittiği yeri sevsin dilerim.

zemini kazıdım, toprağına gömdüğüm hazinemi çıkarıp yerine yeni bir düzenek taktım. şimdi alabildiğine özgürsün.
hadi bakalım.

Hiç yorum yok: