17 Kasım 2008 Pazartesi

gülümsemek bisiklete binmek gibi (mi) dir

durup saatlerce tavana baktı. bazen duymadığı -muhtemelen detone- sesiyle kulaklarında çınlayan şarkıya eşlik ederek, bazen heykelsel pozlarda üç zaman dilimini düşünerek, bazen yastığa ulaşamadan kuruyan tuzlu suya aptal aptal küfrederek, bazen de sadece nefes almamayı- o süpper senaryoları hayal ederek.
saatlerce saatlerce saaatttlerrrce baktı. onu seni beni, hepi(n/m)izi yeniden karşıladı, hepi(m/n)izi bir zamanlar ne çok sevmişti ama değil mi. hey gidi evet bildiğin o hey gidi.
umudu bir kenara bıraktı. (bu cümle ne çok anlama çıkıyordu, en azından -cidden gerçekten hakkaten valla bak- iki öğenin kesiştiği karma karışık bir kavşak. trafik 5 gün yıkamadığım saçım gibi. off ) önce onu, sonra bunu. umut milyorlarca yara açardı adamın varlığına. kemirirdi, kontrolü ele geçirirdi sonra. bıraktı denemez de bırakmayı çok istedi diyelim o zaman. ikisinin de iplerini kesemedi kökten, (ah ne mümkün? namümkün..) sanki kesse bile yeniden büyüyecekti ondan tarafa. kanserli bir hücre gibi. ardarda, yanyana, hızla. sonra izin verdi, sonra edilgenliği kabul etti. hep aktif tarafta olacağını sandığı, umduğu, inandığı, "hissettiği" körpe zamanlar geldi aklına, gülümsedi minicik. minicik gülümsemek nasıl olurmuş deme. bir kibrit çakarsın alev alır gözleri, ardında bulanık bir duman. kibrit söner kükürt kokusu kalır, duman havaya karışır. cılız güçsüz esmer bedeni elimde.

sona ermedi. o geç kalış koşuşlarında benle yarışan zaman da uzanmış tavana bakıyordu yanında. öyle boşvermiş ve yorulmuş ve terlemiş ve üşümüş ve hasta ve yalnız yanımda. ellerini tutamam, o dedi, beni de sürükler diye bataklığa.

izliyordum.
sonra uzun uzun disko müziği(si) çaldı. yanımdan geçip gitmesine izin verdim. o gidince izleri sildim nemli bir bezle. yeniden uzandım yatağıma. kalbim göğsümü döverken uzun ve kalın bir odunla. yoruldu ben de yorulmuştum. zaman çölünde kaybolduğum vakit, uyuyakalmanın eşiğinde yeniden geldi, kulaklarımın dibinde bağırdı "uyan- sakın sakııııın uyuma! hadi selam ver. ver. kalk. uyuma." kalkmadım. kalbim yine cezalandırdı göğsümü..
ne zaman vazgeçtim bu kalakalışlardan, o vakit bir zeytin dalı uzattım zaman kaybetmeden. hemen aldı ve uzun uzun, güzelce, içten bir ifadeyle gülümsedi. ben? görmedim ama biliyordum ama hissediyordum ve ama, inanıyordum da. artık körpe değilim ha? inan o zaman sen DE bana. yapacağını biliyordum, kendimi hazırlıyordum. öksürdüm bir iki kez, çok cool olmalıydım, neyse ne.. bekletmedi, ben de bekletmedim. "hey!!?" bu nasıl bir zıtlık, gülümsedim, belli etmedim ama çok gülümsedim. önce azdı kabul sonra çoğaldı, büyüdü, sıçradı, ele geçirildim. güldüm sonra da, daha çok ben daha az cool olabilseydim kahkaha bile atardım kim bilir. gülümseme gitmedi, o çok uzaklaştığında DA. not at, just with man!. kendisine de söyledim.. bizzat kendisine. söyledim, merak etme. dedim ki, hey sen! sen sen! her ne zaman istersen :)

baştağn sona.. hepsinin sonuna..
..
+m, +m,
..

Hiç yorum yok: