
bazılarının ruhu bile duymaz.
olabilir.
çoktan yoluna koyulmuş belli ki, ne güzel ne güzeeelll!
görmezden gelenlereyse yorumum bile yok. bir oha hariç, bu da yeterli aslında tek başına..
beni süslü kelimelere boğan insana, çok içten : yazık..
kalın kafalı arkadaşım: sen de anla artık ama söylenenleri, hadi bakalım.. bitti.
olabilir.
çoktan yoluna koyulmuş belli ki, ne güzel ne güzeeelll!
görmezden gelenlereyse yorumum bile yok. bir oha hariç, bu da yeterli aslında tek başına..
beni süslü kelimelere boğan insana, çok içten : yazık..
kalın kafalı arkadaşım: sen de anla artık ama söylenenleri, hadi bakalım.. bitti.
1/2 35lik.. akabinde..
festival var-mış.. böyle.. sahilde, denize sıfır bir mekanda.. yayılmışız şezlongların üzerine güneşleniyoruz komşumla öğlen saat bir iki suları-güneş öyle yakıcı ki saat kesin 2 falan- daha erken ya da geç olduğunu sanmıyorum. neyse konu bu değil-miş. çok iç sıkıcı bir öğleden sonra yaşanan, mevsimin yaz, saatin de 2 sularında seyrediyor olmasına rağmen. çünkü onlar da burda-imiş. miş.. nerden öğrenmişim sorma, biri bana bildirmiş. yolda eski dost-yeni hiç kimseye rastlıyorum.. ona son dönem hayatımı anlatıyorum. üzülüyor, şaşırıyor.. kendi de benzer bir dönem atlattığını ve geçeceğini söylüyor. biliyorum elbette geçecektir ama şu an çok canımı sıkıyor diyorum. birlikte yanına gitmemizi söylüyor. şelalenin yanında mor elbisesiyle dans edecekmiş.. kıvırsın tabi ki ona çok yakışır. birlikte oraya doğru yürüyoruz. sözü edilen şelalenin yanına inmek yasak-tel örgülerle çevrilmiş. beni görünce yanıma çıkıyor (şelalenin bulunduğu alan birkaç basamak aşağıda-imiş). garip bir durum. iç burkucu. sadece iç burkuculuğu kalmış geriye, bütün diğerleri silinmiş. nerden çıkardığını anlayamadığım bir kağıt parçasına birşeyler yazıp bana uzatıyor. beni çok özlemiş, öyle yazıyor kağıtta. yüzüne bakıyorum, kağıda yazacağına yüzüme bakarak söylemeli, hayır söylemiyor. başka bir kağıda başka şeyler yazıp yine bana uzatıyor. ağlıyorum. yazık. o da ağlıyor. yazık. bunları orda hissediyor-muşum. diğeri yanımdan geçiyor.. festival maymunu.. maymun, evet :) my moon.. :)) imiş. yanımdan geçerken suç işlemiş biri gibi bakıyor yüzüme.. merhaba diyor fısıltıya yakın bir ses tonuyla.. birkaç saniye bekledikten sonra, karşılık veriyorum: merhaba diyorum ben de. şaşkınlıkla dönüp bana bakıyor. bence şaşıracak birşey yok. neyse. sonra dansözün sevgilisi giriyor bulunduğumuz alana. kötü kötü bana bakıyor, selam vermiyor. gülümsemiyor. ben ona ne yaptımsa.. aa çok mu üzmüşüm? hadi ordan.. bi bipbipbip gitsin zahmet olmazsa.. evet bana bakıyor tek kelime etmeden. hiçbir şey söylemiyor olabilir ama gözlerinden-bakışlarından anlıyorum neler düşündüğünü.. tam dönüp gidecekken duyabileceği bir sesle öküz diyorum :) öyle gerçekçi ki :) şimdi bile düşününce gülmekten karnıma ağrılar giriyor.. şaşkınlıkla (herkeste bir şaşkınlık, size n'oluyor kuzum. kuzzuuummmm) dönüp nasıl yani dercesine bana bakıyor.. evet ben söyledim eee heeee? dercesine ben de ona bakıyorum.. çekip gidiyor. çekip gitsin, çoktan çekip gitmeliydi..
hepsi bu mu, evet hepsi bu.
şimdi, dağılın!
festival var-mış.. böyle.. sahilde, denize sıfır bir mekanda.. yayılmışız şezlongların üzerine güneşleniyoruz komşumla öğlen saat bir iki suları-güneş öyle yakıcı ki saat kesin 2 falan- daha erken ya da geç olduğunu sanmıyorum. neyse konu bu değil-miş. çok iç sıkıcı bir öğleden sonra yaşanan, mevsimin yaz, saatin de 2 sularında seyrediyor olmasına rağmen. çünkü onlar da burda-imiş. miş.. nerden öğrenmişim sorma, biri bana bildirmiş. yolda eski dost-yeni hiç kimseye rastlıyorum.. ona son dönem hayatımı anlatıyorum. üzülüyor, şaşırıyor.. kendi de benzer bir dönem atlattığını ve geçeceğini söylüyor. biliyorum elbette geçecektir ama şu an çok canımı sıkıyor diyorum. birlikte yanına gitmemizi söylüyor. şelalenin yanında mor elbisesiyle dans edecekmiş.. kıvırsın tabi ki ona çok yakışır. birlikte oraya doğru yürüyoruz. sözü edilen şelalenin yanına inmek yasak-tel örgülerle çevrilmiş. beni görünce yanıma çıkıyor (şelalenin bulunduğu alan birkaç basamak aşağıda-imiş). garip bir durum. iç burkucu. sadece iç burkuculuğu kalmış geriye, bütün diğerleri silinmiş. nerden çıkardığını anlayamadığım bir kağıt parçasına birşeyler yazıp bana uzatıyor. beni çok özlemiş, öyle yazıyor kağıtta. yüzüne bakıyorum, kağıda yazacağına yüzüme bakarak söylemeli, hayır söylemiyor. başka bir kağıda başka şeyler yazıp yine bana uzatıyor. ağlıyorum. yazık. o da ağlıyor. yazık. bunları orda hissediyor-muşum. diğeri yanımdan geçiyor.. festival maymunu.. maymun, evet :) my moon.. :)) imiş. yanımdan geçerken suç işlemiş biri gibi bakıyor yüzüme.. merhaba diyor fısıltıya yakın bir ses tonuyla.. birkaç saniye bekledikten sonra, karşılık veriyorum: merhaba diyorum ben de. şaşkınlıkla dönüp bana bakıyor. bence şaşıracak birşey yok. neyse. sonra dansözün sevgilisi giriyor bulunduğumuz alana. kötü kötü bana bakıyor, selam vermiyor. gülümsemiyor. ben ona ne yaptımsa.. aa çok mu üzmüşüm? hadi ordan.. bi bipbipbip gitsin zahmet olmazsa.. evet bana bakıyor tek kelime etmeden. hiçbir şey söylemiyor olabilir ama gözlerinden-bakışlarından anlıyorum neler düşündüğünü.. tam dönüp gidecekken duyabileceği bir sesle öküz diyorum :) öyle gerçekçi ki :) şimdi bile düşününce gülmekten karnıma ağrılar giriyor.. şaşkınlıkla (herkeste bir şaşkınlık, size n'oluyor kuzum. kuzzuuummmm) dönüp nasıl yani dercesine bana bakıyor.. evet ben söyledim eee heeee? dercesine ben de ona bakıyorum.. çekip gidiyor. çekip gitsin, çoktan çekip gitmeliydi..
hepsi bu mu, evet hepsi bu.
şimdi, dağılın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder