
ılık bir rüzgar saçlarımda dolaştı. uzağa baktım, orayı görebiliyordum. baktım ve hemen kaçırdım gözlerimi. kaçırmak zorundaydım. evet zorundaydım. kesinlikle zorundaydım. bir kez daha zorunda olmak dersem (bu hariç) anlamını unutacağım. o yüzden tekrarlatma bana, lütfen.
yanyanaydık ve dahası, çok daha iyisi ve fazlası: yakındık. derin bir nefes aldım ve içime doldu tanımadığım bir koku. tanıştık. beni besleyen herşey gibi o da bir oda bulup yerleşti. hoşgeldi. benim milyarlarca parçamdan biri olmak istedi, izin verdim. güzeldi. belki ben istemedim belki kurallardır nedeni. şimdi tartışmak için biraz geç, bir kez nefes aldım ve tanıştık. sık sık karşılaşıyor ve gülümsüyorduk birbirimize.
çok uzak gibi şimdi o akşam. doğumumdan bile önceydi sanki. güzel birşey bitti ve yenisi başladı. yenisi de tükendi ve bir başkası. ve ve.. önce-sonra-önce-sonra.. hepsi birbiri içine girdi, hangisi nereye ait? paramparça (yo hayır, dramatik değil, sadece karışık).

nefes alıyorum. içime doluyor eski tanıdık bir koku. yüzüne bakıyorum, hatırladım işte.. arayı hiç açmamışız gibi, gülümsüyorum, beni tanımıyor..
bir çemberde olmaktan daha kötü ne vardır?
o çemberden kaçabildiğin/ çıkabildiğin noktada bir başkasına kapılmak.
yeni bir çember daha!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder